Üçüncü veyahut dördüncü gün, emin değilim..
Teoride sekizinci veyahut dokuzuncu gün olmalı lakin biraz vakit geçtikten sonra saymayı bırakıyor insan. Pek bir numarası olmayan yazılarım var kendimi bildim bileli içimde savrulan. Hiçbir vakit toparlayıp biriktirme seçeneğimi değerlendirememiştim nazarımda. Pek fazla platform buldum içimden akanları biriktirebileceğim hepsi birbirinden çok pislikle doluydu, bu mecrayı seçtim çaresizce. Günlük misali, deneme belki kısa hikayeler ve muhtemelen hiçbir vakit gönderilemeyecek mektuplar, kimi zaman vazgeçilmiş fikirlerimle bezenmiş krema olarak yarım bırakılmış romanları biriktireceğim burada. Yazmaya dair kısır değilimdir, ulaşılamayacak yollar ve söylenmeyi bekleyen sözlerim pek bir hayrandır acizliğime. Belki güzel bir tabak hazırlayamadım fakat portakal rendeledim hayal kırıklıklarımın üzerine, belki rağbet görür kendisini gerçekleştirmeye heves edip olamamışlıklar.
Olamamışlıklarımın biriciği yazılarımdan pek bir çekinirim, benliğimden fazla olmasın. Pek övünürüm şu iğrenç estetik arzumla. Epey bayılırım gözüme hoş gelen işleri, uğraşılmış olduğu kendisini ıraktan sezdiren çabaları. Canıma tak ettiği her vakitte ya yazacaktım içimde dönenleri, ya asacaktım kendimi. Güvenli ortamımı seçtim kendimce, rahatımı bozmadım ve kıçımı sürükleyerek asmadım kendimi. Durdurdu işte yaşama istenci, can korkusu mu deniyor bilemiyorum.
Kısacası iki sohbete olan özleminden yaşıyor bana kalırsa insan, kap biranı geç işte karşıma. Hiç tanımadığın birisi ne düşünür, nasıl direnir hayata pirüpak sunuyorum sana, daha ne? Sanıyorum çok bir numarası yok sepetime attıklarımın, çoğu çürüktür elmalarımın. Birlikte boşaltıp sepeti, hakikatle dolduralım ufaktan. Nasıl olsa her varlığını sezdiren işim gibi bu da yarım kalacak ve olmamışlıklarla bezenecek altı ilmekle mükellef. Yıkanmayı bekleyen tencere ve tavalarım, çöp kutumun yanına bırakılmış şarap şişeleri ve bir tutam rulo peçeteye sarılı haplarım var işte. Sos köpüğü olarak da tahta sandalyeye dayanmış su ibriğini ekliyorum, bu defa portakal değil de yedi ölümcül günahı rendeliyorum üzerine ve zest yapıyorum korkulardan, aroma vermesi umuduyla. Neredeyse unutuyordum terör çığlıklarını ve beşiklere dökülen kanları. Sigara yaktım onlar için yemek sonrası, geçerli sayılır mı tuttuğum yas ölen çocuklarım adına?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder