23 Temmuz 2023 Pazar

Cioranlı caraco

Phoenixler kim mi? Phoenix ölüm ve yeniden doğum demektir. Kehanetlere göre korku olmadan phoenixler yeniden doğamaz. Dayanıklılık ve gücün var olması için gereken şey korku iken Phoenixler pek bir yamandır. 

Yetiler mi? Yetiler aslında kırılgandır, koca ayak ve minik bir yürek. Güce ihtiyaç duyarlar, kendilerine güvenmeye açlardır. 

Griffin var tek başına bu alemde. Türünün tek örneği, yalnız ve bitkin bir kuş. 

Bir de tanrılar var. En yüce güç onlarda, her şeyin kararı yine onlarda. 

Pheonixler Griffinin sevildiğini biliyor, tanrıların ona ne kadar değer verdiğini laf arasında sezdirdi çoktan. 

Griffinse tanrıların ondan hoşlanmadığı kanısında. 
Saçlarından çekerek ağzını kapatırken bayılamazsın belki ama ellerini saçlarından çektiği vakitlerde boğazının boşta olduğunu düşünerek seni bayıltacaktır. 

O gün,
Griffin gerçekten üzerine alınmıştı, kendisini asıl iki yüzlü olanın kendisi olduğunu düşündüğümüze inandırdı ve biranda arkasından konuştuğumuza dair hayaller görmeye başladı. Bu öyle bir andır ki, gerçekliği değiştirir düşüncelerin. Yetiler bu durumda sessiz kalmayı tercih ediyorlardı veya alaya vuruyorlardı. Pheonixler zeki ve çekici yaratıklar, griffini iyi tanıyor oldukları kanısındalar. Çabanın aslında ne kadar gereksiz olduğunu göstermek için var Griffin.

Griffin: (Bağırarak) İstediğim şey bu! Bunu istiyorum görmüyor musun? Sahip olmak istediğim şeyler var, kaçmak istemiyorum anlıyor musun? Sonsuzluğu hissetmek istiyorum bileklerimde, kaçmak istemiyorum artık. 
Pheonix: (Olabildiğince sakin bir ses tonu ile) O halde mahvetme istikrarını. Koru değerlerini ve kendine ihanet etme. 
Griffin: Fakat nasıl bir canavarın içimde yattığını sen bile bilmiyorsun ki. 
Yeti: Anlat bana. En karanlık sırlarını paylaş benimle, yaptığın en büyük kötülüğü göster ki seni yine de sevebilelim. Varlığı olanın yokluğu da olacaktır. Kötülüğün olduğu takdirde iyilik de varlığını sürdürecektir. 
Griffin: Bunu yapacak kişi sen değilsin. En karanlık sırlarına rağmen yine beni sevebilen tek kişi benim. Kanatlarını açtığım, kanatlarımdaki kopukları sayan, melekleri ve şeytanları def eden yine benim, sen olamazsın! Kimse farkında değil, doğru mu? 
Yeti: Farkında olduğunu sanan birkaç aptal onlar. Ben de dahilim bu duruma. Seni tanıdığımız yanılgısındayız fakat sen bizim seni nasıl algıladığımızı bile çoktan hesaplayacak kadar zekisin değil mi?
Griffin: Bunu bile bilemeyeceksin. Belki de safın tekiyimdir, ne belli? Kendini sevdiğini iddia eden bir düşmanımdır belki, kendine pusu kuran bir aptal. Bir başkası için canını feda edecek kadar yürekli olduğuna kendisini inandırmış yanlış değerlere sahip bir salağımdır belki de. 
Yeti: Salak mısın peki?
Griffin: Bu söylediğin konudan bağımsız. Phoenixler ne muazzam yaratıklar, değiller mi? Ne kandırıkçı, ne yalan dolu, ne manipülatif? Ölüm ardından gelen doğuşun emektarları onlar. Baş başa paylaşılması gereken birkaç anıdan ibaretler. Yetiler bizlere kıyasla daha çok insana benziyorlar. Ortak özellikleri pek kırılgan. 
Phoenix: Anlamıyorum, gerçekten böyle mi düşünüyorsun? Bana karşı önyargılı olma derim. Dragonlar birnevi sezgi uyandırır senin vücudunda. Kim olduğunu öğrenebilirsin onlarla vakit geçirerek çünkü aksi taktirde seni kendinden uzaklaştırırlar.  
Yeti: Bu güç tanrılarda bile bulunmazken Dragonlarda mı sanıyorsun? İyiliği reddetiyor olmak da kötülük demek o halde. 
Griffin: İyiliği reddederek, göz ardı ediyor olmak asıl kötülüktür zaten. Peki intihar ne olacak bu hengame içerisinde? Onca çatışmaya rağmen vazgeçebilecek misin hayattan? 
Pheonix: Benim intihar etmeme gerek yok, zaten yeniden doğacağım. 
Yeti: Ben insanım, her an intihar edebilirim. İntihar etmesem bile içimde bir şeyleri öldürme yetisine sahibim. Peki ya sen Griffin? 
Griffin: 'Yardım et yüce tanrım, ne yapacağından bihaberim. Çarem olman için ayaklarına kapanıyorum, yol göstermeni istiyorum.' şeklinde tanrıya yalvararak öleceğimi düşünüyorum bazı zamanlar. Bir noktada duygularım birbirine karışarak kalbini söker belki de. 
Phoenix: Gözlerindeki çaresizliği sezmek zor değil. Altı adet küçük, bir adet büyük damlacık aktı. Yere baksana hâlâ duruyorlar. Hatırlıyor musun Dragon'u Griffin? 
Griffin: Hatırlıyorum elbette, nasıl unutabilirim? Acısı öyle büyüktü ki, öyle mutsuzdu ki etrafına da zarar veriyordu. Sırf bu yüzden canımı acıttılar. 
Phoenix: Bu kadar iyi yürekli değilsin, yalan söyleme!
Griffin: İyi yürekli biri olup olmadığım konusunda yalan mı söyledim bilmiyorum. Fakat yalana saygı duyuyorum, zekâ gerektiriyor. Yalan söylemek seni konfor alanından çıkartıyor, hızlı düşünme ve istikrarlı olmayı gerektiriyor. Yalan söylemekle ilgili bir problemim yok. O öylesine mutsuzdu ki çevresine de yayıyordu bu acıyı. İntihar etmeyi kaç defa arzuladı. Çevresine zararlı biri olmamayı diledi, günahtı bu. Kendisine zarar vermek istemiyordu fakat acısı bir tek bu şekilde diniyordu. Kendisine zarar vermesi de günahtı, tanrılar hoşlanmazlardı. İntihar ise yasaklıydı ve kıstırılmış olmalıydı. Kendisi olmayı bırakması gerekiyordu iyi bir yüreğe sahip olmak için. Sence iyi yürekli değil miydi yeterince? Özü iyi iken, kötü biri gibi davranıyordu. 
Phoenix: Sen kandırılmışsın, iyi biri falan değildi. Canını acıtmaması gerekiyordu sırf onun canı acıyor diye. 
Griffin: Nasıl olsa onu artık sevmiyorum, hoşçakal dedim çoktan. Bir insan seni koşulsuz sevebilir miydi ki? Eğer öyleyse, senden nefret etmesi de kaçınılmaz değil midir? Uzaktan estetik görünen bir patlama emin ol milyonlarca cana kıyacaktır. 
O gün,
Griffin tek kelime bile etmeden çantasını koluna geçirdi. Yalnızca 'Sohbetiniz için teşekkür ederim.' dedikten sonra bir kağıt parçası çıkararak üzerine bir not bıraktı. Kağıdı üçe katlayarak Pheonix'e uzattı. 'Bunu tanrılara verecek olan senden başkası olamaz.' dedikten sonra başıyla selam vererek uzaklaştı. Herkes kağıdı açmak için çabalarken Pheonix onları durdurdu. Kendisi de kağıda dokunmadı ve cebine sakladı. Sohbeti böylesi bir noktada terk ettiği için herkes sinirliydi. 
Phoenix: Seni kendinden başkasını umursamaz sanardım. 
Griffin: Yeterince fazlaysa fedakarlıkların bir noktadan sonra görülmez hale dönüşüyorsun. İnsanlar bakmamayı seçiyorlar fedakarlıklarına, belki de farkında bile değillerdir öyle alışmışlardır. Yüreğimi ortaya koymaya pek alıştırdım insanları. 
Phoenix: Niçin yüreğini ortaya koydun o halde? Hoşlarına gitmek, onlara iyilik etmek için değil mi? 
Griffin: Yanılıyorsun sevgili Phoenix. Kendime iyilik etmek istedim yalnızca. Bunu yapabildiğini gördüm öncelikle, yüreğimi ortaya koyabilecek kadar güçlüydü hislerim. Ardından fark ettim ki iyiliği seçiyor olmak yüreğime su serper oldu. Kafamdaki onca kötücül düşünceye meydan okurcasına eylemlerimdeki iyilik beni iyi bir insan olduğuma ikna etti. Evet, ne düşündüğünü görebiliyorum. Haklısın iyi biri olmakla ilgili bir derdim vardı. Kafamdaki kötücül düşünceleri değillediğimin de farkındayım lakin bu düşünceler ben doğar doğmaz kendiliğinden oluşmadı ya. Dış etkenler sürükledi böyle düşüncelere beni ve onlarla savaşmak onurluydu. Bu onur ki beni her gün yataktan kalkmaya zorlayan tek dürtü. Yapayalnızlığım bendeki asıl özgürlük ve kimsesizliğim kılıcım. 
Phoenix: Bazen senin için ağladığım zamanları anımsıyorum. Senin bende oluşturduğun gerçeklik mutsuzluktu. 
Griffin: Mutsuzluğumun sana da yansıdığının farkındayım fakat ihanet etme anılarımıza. Ne güzel vakitler, ne hoş sohbetlerimiz olmuştu seninle. 
Phoenix: Sen özgürdün benimleyken, bense yapayalnızdım. 
Griffin: Ben yapayalnızım Phoenix. Kavrayamadığın şey ise benim her daim özgür hissediyor olmam. Sense benim yanımdayken hissettiğin acizlik hissini sevemedin çünkü normalden fazla empati yapabiliyorsun. Gerçekleri ben de öğrendiğim vakit küsmüştüm etrafımdaki herkese. Gerçeği bilemeyecek olduğumuz gerçeği, gerçeği etrafımızdaki kimse gibi algılayamayacak olduğumuz gerçeği ve en mühimi onların nasıl algıladığını bir süre sonra hissedebiliyor olmak. İyileşiyor taklidi yapmaman gereken tek kişi benim, sen hastasın. Hâlâ.
Phoenix: Yalnızca eskisi gibi hisler taşımıyorum. Hislerimin gücünü dönüştürdüm ve beslediğim duygular şekil değiştirdi. Kendime kanıtlamalıydım değerli biri olduğumu. 
Griffin: Düştüğümü mü sanıyorsun? Çok güzelsin, biri herhangi bir vakitte herhangi bir şekilde sana ne kadar güzel olduğunu söylemiş olmalıydı şimdiye dek. İyileşme sürecine aşığım. Kaç yaşındaydın?
Phoenix: Yedi. 
Griffin: Yedi mi? Erkenmiş. Yüzleşmenin geç olması daha da ağırlaştırmıştır saldırıyı. 
Şimdi gitmeliyim meleğim. 

O gün rüzgar hafifçe okşadığında etlerini, tanrılara şükürler yağdırıyorlardı. 

O gün, 
Griffin evinde yıllar evvel hazırladığı halatı çıkararak tavana astı kendisini ve boğularak hayatını kaybetti. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

#hep dudaklarımı parçalıyorum

Bir rüya gördüm bugün. 18 Şubat, salı.  Yıl önemsiz, saat de yerinde durmuyor zaten.  Sıcak bi suyun içinde, kavrulan etlerimden buharlar yü...