Muamma#
Güçten kastın potentia olmalı, yapabilite kapasitemiz. Potentia bana mahsus, tanrılar peşimsıra geliyorlar. Algılarım potentia, kollektif algımız potentia. Bu bir tohum, lakin aynı zamanda bir ağaç. Bu bir insan, lakin aynı zamanda ölü bir beden. Dolaylı yoldan potentia'nın zirvesi, kaçınılmaz ölüm. Dolayısıyla potentia, ölü bedenlerimize bizi çeken kudretlice bir his yalnızca. Aktus olmadan, potentia neye yarar?
Aktus gelip gitmelerin işte kısaca, aktus benden beklentin. Karşılayamadığım, sana sunamadığım aktus esasında. Belirsizliğinle doğan anti-aktus kişiliğim. Potentia dilimden düşmezken, biz mütemadiyen sarhoşken, bayılmamışken ve ayıkken. Var olma imkanımız ile var olma eylemimiz arasında kurduğumuz bir bağ aslında sarhoşluğumuz. Potentia ve Aktus demek istedim sevgili Aristo, saehoşluk dedim İsa, İsa dedim tanrım, olimpos üzgünüm tanrım dedim.
Hangi duygularımla başlayacağımı, evvelden kimin canını alacağımı seninle kararlaştırmak istedim. Sıralayarak başlayacağım; sevgi, neşe, huzur, umut, hayır umut bu listede değil, minnettarlık, şevkat, güven, ilham, gurur, coşku, bağlılık, haz, merhamet, hayranlık, memnuniyet.
Önce kimin canını almalı, hangisinin köküne kibrit suyu sıkmalı? Elbette böyle bir rest kabul edilemez olurdu, en fazla bastırmayı seçerdik. Sorumluluk almaktan kaçıyoruz.
Sevgi, psikolojik açıdan bir ihtiyaç lakin felsefik açıdan tartışmalı.
Neşe, psikolojik açıdan bir ihtiyaçtır, felsefik açıdan ihtiyaç değil sonuçtur.
Huzur, psikolojik açıdan bir temel ihtiyaçtır. Felsefik açıdan huzur ihtiyaç da olabilir amaç da. Varoluşsal açıdan huzur, insanın çelişkilerle dansıdır. Kierkegaard ve Camus'ya göre huzur, bir ihtiyaç değil bir sorundur.
Umut, psikolojik açıdan yaşamsal bir ihtiyaçtır. Felsefik açıdan umut, ihtiyaç da olabilir yanılsama da. Varoluşsal açıdan insan umutsuz yaşayamaz.
Albert Camus, "İnsan, umutsuz olduğunu bilerek de yaşayabilir; ama yine de bir anlam yaratmak zorundadır," der.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder